22 Ekim 2010 Cuma

Kocasının Hastanede Öldürdüğü Ayşe Yılbaş'ın Ardından Taleplerim

Güldünya ve Ayşe‘nin birbirinden farkı yok, yakın şiddetine maruz kalan kadınların can güvenliği sağlanmalı. Ayşe’ye "güle güle" derken ilgili tedbirler alınmalı.

Stajyer doktor Ayşe Yılbaş, 22 Şubat'ta öldürüldü. Ayşe'yi tanımıyorum. İstanbul Tabip Odası'nın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde dün (25 Şubat) düzenlediği törende stajyer Ayşe'nin bir oğlu olduğunu öğrendim. 
Arkadaşları Ayşe'nin gelecek beklentilerinin oğlunu büyütmek ve doktor olup hastalarına hizmet etmek olduğunu belirtti. 
Ayşe'yi öldüren, oğlunun babası olan ayrılmaya çalıştığını söyledikleri kocasıydı. Ayşe gündüz, İstanbul'un göbeğindeki bir hastanede silahla vurularak öldürüldü. Ayşe'yi saygıyla anıyorum. 
Bu ölüm haberi, kadın ve şiddet konusunda haberdar olanlar, bizler için şaşırtıcı bir haber değil. Güldünya'nın, üç yıl önce,  25 Şubat 2004 tarihinde yine bir hastanede öldürüldüğünü hatırlıyoruz. Güldünya'nın isteğinin yine çocuğunu büyütmek olduğunu biliyoruz. 
“Yakın ilişkileri olanların şiddeti” 
Birinin doktor adayı , diğerinin ev kadını veya işçi olması arasında herhangi bir fark yok. İkisi de herhangi nedenle “öfkelenince”, “kızınca”, itaat etmeyeni öldürülebiliyor. 
Dünyada ve Türkiye'de bir kadın cinayete kurban giderse katilinin en sık olarak ayrılmakta olduğu kocasını/sevgilisini veya halen birlikte olduğu kocası/sevgilisi olduğunu biliyoruz. 
Türkiye'de bu konuda çok az çalışma var. Güliz Kolburan ve Neyla Ziyalar'ın (2001) eşini öldüren 140  koca ile yaptıkları çalışma erkeklerin yüzde 70.4’ünün işledikleri suç için ceza ehliyetine sahip olduğunu bildirmektedir. 
Öldürme nedenleri arasında “namus” ve kıskançlık ön sırada yeri alıyor. Eşleri tarafından öldürülen kadınların eşleri akıl hastası değil, "aklı başında" olan insanlar. İşledikleri olayı önceden planlayarak eyleme geçtiklerini biliyoruz. 
O kadar sık rastlanan, bildik,  bir durum ki özel olarak tanımlan bir grup. Tabii aileden eşten beklenenlerle çelişkiler taşıyan bir ad “Yakın İlişkileri Olanların Şiddeti”. Yakın ilişkiler biterken çok riskli olabiliyor. Eski eş veya sevgili artık kendi denetiminde olmayan kadınlarını hizaya sokmak istiyor. Onlardan ayrı kalmaktan duydukları öfkelerini bazen tecavüz ederek, bazen ağır yaralayarak, bazen de Ayşe örneğinde olduğu gibi öldürerek ifade ediyorlar.  Saldırı aleti olarak en sık kesici  aletler kullanılıyor. Eş öldürmek için ikinci sıklıkta ateşli silahlar kullanılıyor. Görevleri gereği silah taşıyan kişiler, güvenlik görevlileri  daha sık olarak ateşli silahları kullanabiliyor.  
Taleplerim: 
Ayşe'nin çocuğu annesinin katili tarafından büyütülmemeli, vesayeti ona verilmemeli. Vesayeti onu kollayarak büyütecek kişilere verilmeli, 
Ayşe katili olan eşinin soyadıyla görülmemeli. Ayrılma aşamasında olan bir kişi olarak talebine saygı gösterilmeli. Kimliği katilin kimliğinden (soy adından)  ayırmasına fırsat verilmeli, 
Kıskançlık nedeniyle kışkırtıldığı için öldürdüğünü ileri süren kişilere mahkemelerde özel indirimler yapılmamalı, 
Güldünya ve Ayşe ‘nin yaşadıklarını yaşamamaları için yakın şiddetine maruz kalan kadınların bu tür sorunlardan uzak olma koşulları ve can güvenliği içinde yaşamaları sağlanmalı. Bunun çaresi bazen bir sığınak , bazen de kadına şiddet uygulayan kişinin ona yaklaşmasını engellemek ve benzer uygulamalar olabilir. 
Şiddetten korunma temel bir hak olarak görülmeli. Konu ile ilgili bilgili, deneyimli duyarlı kadın kuruluşlarından danışmanlık alınmalı ve bir kamu hizmeti olarak tüm şiddet mağdurlarını koruyacak önlemler hayata geçirilmelidir. 
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 14 Mart'sa Tıp Bayramı... Ayşe’ye "güle güle" derken bu cinayetlerin yaşanmamasını ve ilgili önlemlerin alınmasını talep ediyorum


Şahika YÜKSEL 26 Şubat 2008  Bianet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder